11 Mart 2024 Pazartesi

Turhan Selçuk'u anıyoruz

 



Türk karikatürünün büyük ustalarından Turhan Selçuk’u, ölümünün 14. yılında özlemle anıyoruz: Karikatürleriyle yaşıyor

Aslı Selçuk

Turhan Selçuk geçmişte, günümüzde, gelecekte çizgilerinde yaşamayı sürdürüyor ve sanatında öylesine benzersiz, özgün bir noktaya ulaştı ki karikatürlerinin yanında imzası olmasa da okurları onu hemen tanıyorlar.

Çizgileri zamanı aştılar, dünyayı kucakladılar. Üretkendi, analiz ve gözlem yeteneği güçlüydü. Vatanı Türkiye’yi çok sevdi, politik mücadelesini kesintisiz sürdürdü.

Adaletsizliğe, haksızlığa, sömürüye karşı durdu. Yarattığı Abdülcanbaz karakteri gibi doğrudan, iyiden, haktan, halktan yanaydı. “Günümüzün karikatürcüsü dünyamızı değiştirmek, gerekli olan değişiklikleri yapmak için savaşım vermek zorundadır: Tüm insanların eşitliğinden yana bir değişim için savaşım. Karikatürist ahlaksızlığın, bağnazlığın, bilinçsizliğin, cehaletin, çıkarcılığın, kötülüğün, köşe dönmenin, rantçılığın, ihanetlerin karşısında durmalıdır” der Turhan Selçuk.

AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARI BİNASI

Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları binasına Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın hediye ettiği (1996) “Küçük Balıkların Dayanışması” adlı karikatür için yeni bir çalışmayı Les Passagers du Son adlı ekibin gerçekleştirmesine az bir zaman kaldı. Ses yaratıcısı ve sanatsal yönetmen Charlotte Roux ve ekibi (Antoine Auger, Anne Kroptokine) binadaki eserlerden bazılarını seçerek bu yapıtlara ses, müzik, söyleşi ekleyerek ziyaretçilerin beğenisine sunacak. Avusturya, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Hollanda, Norveç, İspanya, İsveç, İspanya, Birleşik Krallık, Kanada gibi ülkelerden ünlü sanatçıların yapıtlarının yer aldığı sergide ilk tanıtım için Turhan Selçuk’un Küçük Balıklar’ını seçen ekiple çok güzel bir çalışma gerçekleştirdik. Charlotte Roux, Antoine Auger, Anne Kroptokine’ çok teşekkür ediyorum.

EVRENSEL, ZAMANSIZ KARİKATÜRLER

Turhan Selçuk’un 1940’lardan 2010’lara dek çizdiği karikatürlere baktığımda ne kadar evrensel, zamansız, her dönemi anlatan yapıtlar olduğunu hemen görüyorum. İlerleyelim Baylar (11.03.1959), Emekliye Zam (31.01.1983), Filistin (29.031987), Ağır Ol Gelen Var (25.08.1985), Köşeyi Dönen Adam (9.04.1990), Sansür (14. 04.1990). Sansür (14. 04.1990).

Yusuf Ziya Ortaç, “Turhan Selçuk, günümüzün büyük bir üslupçusudur: Milletlerarası bir çizgi üslupçusu. O, kendisinden önce gelenlerin hiçbirisine benzemez. Ama kendisinden sonra gelenler arasında ona benzeyenleri kolayca gösterebiliriz” demiştir (1962). Aziz Nesin, “Size bayrağımızı zor yetişilir yüksek bir yere asan değerli bir sanatçımızdan söz etmek istiyorum: Turhan Selçuk. Turhan karikatürde büyük bir başarı kazandı ve Türkiye’nin sanat bayrağını yükseklere çekti” dedi (Ocak 1959). Turhan Selçuk karikatürleriyle yaşamayı sürdürüyor, hep yaşayacak.

KAYNAK: Cumhuriyet

 




11 Şubat 2024 Pazar

Füruzan'ı kaybettik

 

Portre: Turhan Selçuk

Türk edebiyatının önemli isimlerinden Füruzan'ı kaybettik. 1932’de İstanbul’da doğan Füruzan‘ın, tam adı Feruze Çerçi’dir. Karikatürist Turhan Selçuk’la evlendikten (1958) sonra bir süre Füruzan Selçuk imzasını kullandı. Cumhuriyet yazarı Aslı Selçuk'un da annesiydi. Daha çok gözleme dayalı gerçekçi bir anlayışı benimseyen Füruzan, ilk hikâyelerini Seçilmiş Hikâyeler, Türk Dili, Pazar Postası (1956-58); ustalık dönemi ürünlerini Dost, Papirüs, Yeni Dergi (1964-72) dergilerinde yayımladı. İlk hikâye kitabı Parasız Yatılı ile 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, ilk romanı 47’liler ile de 1975 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü kazandı. Parasız Yatılı adlı eseri sinemaya uyarlandı.

Kendi romanından uyarlanan Benim Sinemalarım filminin yönetmenliğini Gülsüm Karamustafa'yla birlikte yaptı.

ESERLERİ

Parasız Yatılı (1971)

Kuşatma (1973)

Benim Sinemalarım (1973)

Gül Mevsimidir (1976)

47’liler (1978)

Gecenin Öteki Yüzü (1982)

Berlin’in Nar Çiçeği (1999)

Sevda Dolu Bir Yaz (2003)

31 Ocak 2024 Çarşamba

Canol Kocagöz: Yarım asırlık çizgiler

 

Söyleşi: Mazlum Vazek

Canol Kocagöz, Çizginin Dili-50’inci Yıl Seçkisi, Yazılama Yayınları

-Sayın Kocagöz, çizgiyle buluşmanızın üzerinden 50 yıl geçmiş. Elimizdeki kitap yarım asrın bir panoraması var. Kitapta ayrıca sanatınıza tanıklık eden dostların yazıları da yer alıyor. Öncelikle ne hissediyorsunuz size dair böyle bir çalışma karşısında?

Sevgili Mazlum, benim çizgiyle haşır neşir olmaya başlamam 50 yılın üzerindedir ama seçkiyi Karikatürcüler Derneğine giriş yılım olan 1973 yılını kıstas aldık. Yukarıda ki kıstasları göz önüne alıp 50 yıllık seçkiye karar verip bu ekonomik şartlarda güzel bir albümümü hayata geçiren Yazılama Yayınlarına ve emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ederim. Ayrıca karikatür ile toplumsal mücadeleyi birleştiren çizgi yolculuğuma tanıklık ederek kaleme alan dostlarımın yazıları ile yayınlanan kitabım bana ayrı bir güç ve onur verdi.

-Kitaptaki seçkide Türkiye’de işçi sınıfı mücadelesi başta olmak üzere tüm toplumsal mücadelelerinin kesitlerini yazılar ve çizgi üzerinden görebiliyoruz. Sizin bu çalışmalarınız bugüne kadar toplumsal mücadelenin belleği sayılabilecek kurumlarda, vakıflarda korundu mu? Durum nedir?

  Bazı kurumlarda, odalarda ve sendikalarda korundu. Hatta bazı çizgiler “Bir Kara Komedya” isimli kitabım KESK Kültür Sanat Sendikası, “Çizgilerle Sınıflar Tarihi” DİSK Birleşik Metal İş Sendikası, “Çizginin Dili” Yazılama Yayınların (Biliyorsunuz Yazılama Yayınları işçi sınıfının partilerinden birinin yayınevi) dan yayınlandı. Ayrıca her kesin bildiği gibi darbeler ve anti demokratik uygulamalarla geçen yıllarda çizdiğim bazı çizgiler insanlar gibi faili meçhule uğrayarak yok oldu.          

-Sizin karikatür serüveninizde Homur dergisinin özel bir yeri var. Özellikle çevre, tarihî alan koruma mücadelesiyle ilgili dosyalarınızı hatırlıyorum. Geriye dönüp baktığınızda çevre mücadelesiyle ilgili bu sanatsal birikim sizin için neyi ifade ediyor         

 Evvela Homur hakkında şunu belirterek sorunuza cevap vermek isterim. Homur Mizah Dergisi diğer mizah dergilerinden farklı olarak başlıca ilkesini işçi sınıfından ve emekçilerden yana olmak olarak belirledi ve 25 yıldır da sürdürüyor. Çevre mücadelesini de sınıf mücadelesinden ayrı düşünemeyeceğiz den Hamur’un ilkeleri içinde sayabiliriz.                   Bir kentsel dönüşümü, depremi, ormanlarımızın yok edilmesini, maden yasasını, tarım da ata tohumu sorununu, tarımda kooperatifleşme çalışmalarını, nükleer santrallara karşı gibi mücadelelerin sınıf mücadelesinden ayrı düşünemediğimiz den dergimizin rotasında çevre mücadelesinin bizler için özel bir yeri ver.   

-Bu arada kitaptaki çizgilerde belirgin bir şekilde antiemperyalist, darbe karşıtı, işçi sınıfı yoldaşı bir tutum görüyoruz. Politik mücadeleyi sözle değil de çizgiyle vermek herhalde başka türlü bir düşünüş ister. Pekiyi, bugüne kadar sizin çizgileriniz içinde bu mücadeleye dair en çok öne çıkanları hangileri? Sanırım kitaba da aldınız…

 Sevgili Mazlum biliyorsun tüm yaşantım emperyalizmle mücadele içinde ve işçi sınıfı ile sanat hareketinin örgütlenmesi ve birleştirilmesi çalışmaları içinde geçti. Yirmi dört saatim sanat, siyaset, politik örgütlenme ve sorunları ile geçince beslenme kaynağımda haliyle bu olacaktı. Başka bir şey düşünülmezdi. Ayrıca çizgiye başladığım günden beri karikatürü işçi sınıfı hareketi ile birleştirmekti. Düşündüğüm bazı şeyleri gerçekleştirdim. Ama daha bir çok adımlar atılması gerekiyor. Bu da hem işçi hareketinde hem de sanat hareketinde bazı anlayışların değişmesi gerekiyor. Ama her türlü engellemelere rağmen ilerici anlayış büyüyerek daima ileriye gidiyor. İçinde bulunduğum işçi sınıfının öncü hareketinin politik görüşü ve çalışmaları bana çok şey öğretti ve çizgilerimin beslenme kaynağı oldu.

Yazılama Yayınlarından yeni çıkan “Çizginin Dili” Kitabım 50 yıllık bir seçki. Çeşitli dönemlerde çizdiğim karikatürlerden oluşuyor. Tabii ki öne çıkan en önemli çizgilerim var. Sayabileceğim öne çıkanlar. Türkiye’de birçok çizer arkadaşımın ilgilenmediği işçi sınıfı partisi ile partisinin örgütlenmesi çalışmalarına yardımcı olmak için ürettiğim karikatürler. Çocuklarımızı ateşe atan, savaşları yaratan, ülkemizin başına bela olan gladyo gibi cinayet şebekelerini kurarak birçok insanın katledilmesine sebep olan NATO askeri paktı. İşverenlerin iştahını kabartan kentsel dönüşüm ile ona bağlı olarak öncelikli olarak deprem, ülkemiz insanlarını diken üstünde yaşatacak Nükleer santrallar, antiemperyalist mücadele için çizdiğim çizgiler ve son olarak Ortadoğu’daki devamlı yok edilmeye çalışılan, yerinden yurdun edilen Filistin halkı için çizdiğim karikatürleri sayabiliriz. Ayrıca bazı dönemlerde yaptığım dergi kapakları ile barış ve 1 Mayıs afişi ile yaşamımda öne çıkan çalışmalardan fotoğraflarda “Çizginin Dili”n de yer aldı.

 

-Çizgileriniz içinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ile ilgili olana da rastladım. Kadınlar çizgileriniz konusunda neler söyledi? Bir de, kadın mücadelesini kadın sanatçıların anlatması gerekliliği konusunda ne düşünüyorsunuz? Çünkü pek az kadın çizer tanıyorum…

  Kadınların erkeklerden daha ağır yükler taşıdığına inanıyorum ve kadın hareketine desteğim elimden geldiğimce yapmaya çalışıyorum. Bu da çizgilerime yansıyor. Kadınlardan bu konuda çizgilerime olumsuz bir görüş şu ana kadar görmedim. Hatta destek gördüm. Homur Mizah Dergisinde az da olsa başarılı kadın çizerlerimiz var. Işıklar içinde yatsın değerli çizerimiz Asuman Küçükkantarcı (Korona salgınında kaybettiğimiz ), Aslı Alpar, Ayten Köse, Nevin Elitez,  Hülya Erşahin ile Homur’a arada sırada çizen bazı kadın çizerlerimiz var. Ülkemizde küçümsenmeyecek ölçüde  başarılı kadın çizer arkadaşlarımızı görüyoruz. Daha da artacağını ümit ediyorum.

-50 yılı bulan birikiminizle ülkemizde karikatüre dair gelecekte ne görmek istersiniz? Şunu da soruma eklemek isterim: 50 yıldan bugüne sanatınızın geleceği konusunda umduğunuz yer neydi? Şu anki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

  Karikatür sanatını mizahtan ayrı düşünemeyiz. Onun için karikatür ve mizah her gün başka biçim ile kılıklara bürünüyor, bürünecek. Hem öz bakımından hem de artistik olarak şeklinin de biçiminin de değişeceğine inanıyorum. Daha önce ki yıllarda Karikatürcüler Derneği genel kurulunda arkadaşlarıma ileride çizginin nasıl olacağı üzerine hayallerimi anlatırken o yılların teknik imkanları bugünlerde çizerlerin kullandıkları malzemeler yoktu yeni araçlar geldikçe çizgide de yeni yeni teknikler ortaya çıktı. Bilim ve teknoloji de ki gelişmeler mizah anlayışımızı ve çizginin tadını da çeşitlendirdi. Ona bağlı olarak mizahın dili de farklılaştı. Karikatürlerin hologramlarla (bu ismi ve tekniği şimdi biliyoruz) yanımızda oynayabileceğini söylediğim zaman çoğu arkadaşlar garipsediler bazı çizer dostlarımda bana gülmüşlerdi. Ama şimdi hologramla bir çok müzik grubu konser veriyor hatta 2015 yılında İspanya’da kamusal alanda  ilk defa gösteri yasaklarını Hologramlı 1 Mayıs gösterisi ile deldiler ( TRT akademi Cilt 01 sayı 2 Temmuz 2016  Fırat Osmanoğlu Gazi Üniversitesi  İletişim Fakültesi -Ankara makalesi ). Sanat insanları genel olarak dünyada özel olarak ülkemizde sanat ile sanat insanlılarına yapılan baskıları bilim, teknoloji ve sanatla çözeceğine inanıyorum. Soruna daha çok şey ekleyebilir aktarabilirim ama konuyu uzatmadan sorunun başka bölümü olan olan kısmına geçmek istiyorum.                                                                                                             50 yıllık çizgiyle dansıma gelirsek geldiğim yeri belki benim dışımda da değerlendirmek gerekiyor. Ülkemizin geçirdiği anti demokratik uygulamalar ile sansürleri göz önüne almamız daha doğru olacaktır. Askeri ve sivil darbelerle halkımızın üzerine gelen kara bulutlar ile anti demokratik uygulamaları hala yaşıyoruz. Bu durum halkımızın toplumsal ilerlemesini ve demokrasisini baskı altına aldı. Çizer arkadaşlarım ve sanat insanları ile beni de fazlasıyla etkiledi. Çizdiğimiz alanlar daraldı.                            


29 Aralık 2023 Cuma

Bir cemaat, bir cinayet ve bir avukat!

 


28 Aralık 2023/ Birgün

Ülkemizin uzunca bir süredir (fiilen) “Yarı İslam Cumhuriyeti” halini aldığını kimse reddetmiyor. Ekonomik vaziyet için bile dini referanslar veriliyor. Ancak hayatın kendisi başka gerçekleri alabildiğine açıklıkla ortaya koyuyor:

-Paranın dini imanı olmaz!

Türkiye’nin 2000’li yıllarını “vatandaş olarak” yaşayanlar bu gerçeği bütün çıplaklığıyla görüyorlar. Yaygın medya aracılığıyla insanlara “Öbür Dünya”nın nimetlerini pazarlayanların tümü bu dünya nimetlerinin hepsini ceplerine indiriyorlar!

Bir buçuk iki yıl önce 10 bin lira maaş üst düzey yönetici geliri sayılıyordu, şimdi asgari ücretin altında kaldı. Ülkeyi yönetenlere bu durum hatırlatılınca son derece “yaratıcı” bir yanıt veriyorlar:

-Bayrak inmez ezan susmaz!..

Ülkenin içinde “ezanı susturalım” diyen kimse yok. Dışardan da “Türkiye’de ezan susturma operasyonu” tasarlayan pek kimse bulunmuyor.

Ama iktidar ve medyası tam gaz bu “manevi kulvarda” paten yapıyor. Hepsinin de keyfi yerinde maşallah!..  Geçim sıkıntıları yok. Sadece seçim sıkıntıları var!

Yazının başında “Yarı İslam Cumhuriyeti” haline geldiğimizden söz ettik. Buna uygun bir altyapı olduğundan da kuşku duyulmuyor. Geçenlerde Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş sosyal medya hesabından şu bilgiyi verdi:

-25 yıldır Ankara’da halk sağlığı için hiçbir şey yapılmadı. Şimdi 13 ilçede 220 kilometrelik aspestli (kansorejen) içme suyu boruları yenileniyor.

Ankaralı bir dindar kardeşimiz Mansur Yavaş’a son derece “içten” tepki gösterdi:

-Abdesli boruları niye söküyorsunuz din düşmanları?!!

Şimdi bu canlıya aspestin ne olduğunu anlatmak için önce kimya dersi vereceksiniz. Sonra aspestin, abdes ile bir alakası bulunmadığını izah edeceksiniz. En sonunda da “borular abdes alıp namaz kılmaz” diyeceksiniz ki, bu çok zor bir eğitim sürecine tekabül ediyor. Zahmetli bir iş!

Ne uğraşacaksın? Daha kolay anlayabileceği dilden hızlı bir mesajla kendinize bağlayabilirsiniz:

-Bayrak inmez, ezan susmaz!

İnsanları bu mertebede tutabilmek için dini temelli her şey örgütlerine ihtiyaç var. İçinde din olacak, hiyerarşi olacak, güç merkezi olacak, ekonomik olanakları sınırsız olacak ve bolca para olacak!  

Tıpkı “Mahyacı Cemaati” gibi! Okulları var, vakfı var, hafta sonu çiftlikleri var. Lüks otomobilleri var. Devlet içinde yapılanmaları var. Belediye başkanları var. Hakimleri savcıları var. Efendileri için kendilerini feda edecek “kurbanlık” müritleri var. Elbette tacizler, tecavüzler ile utançlar ve utanmazlıkların harmanlandığı son derece gizlenmiş hayatları var.


Mahyacılar Cemaatinin adını sanını hiç duymamış olanlar için söyleyeyim: Bu cemaatin yaratıcısı Atay Sözer!

Cide Belediyesi Rıfat Ilgaz Roman Ödülü’nü alan “Dünyanın En Kötü Avukatı” adlı eserin yazarı.

Kitaptan tadımlık bir bölümü de buraya alalım da ülkemizdeki  cemaat vaziyetinin en önemli özelliğinin edebiyata nasıl yansıdığını görelim:

“İçeri girdiğimde Hoca Hazretleri tek başınaydı, bu defa üzerine sarı uzun bir entari giymişti. Beni görünce gülümsedi. Gel bakalım Zehra kız dedi. Elini uzattı. Gidip elini öptüm başıma koydum. Alnımdan sonra bu defa dudağımdan öptü. Çok utandım. Yine kucağına oturttu. Seni buraya neden çağırıyorum biliyor musun; dedi. Ben hayır dedim… Sende bir ışık gördük. Senin beyin kıvrımların geniş… Allah’ın sevgili kulusun,  çok az kişinin bildiği sırlara vakıf olma vaktin geldi, hazır mısın, dedi. Çok korkuyordum. Hiçbir şey anlamadım. Burada olanları hiç kimseye anlatmayacaksın tamam mı dedi. Yemin et annenin üzerine dedi. Ettim. Sonra sürahideki kırmızı şeyi bir bardağa döktü. Okunmuş şerbetmiş içmem lazımmış. Ben de içtim. Birden uyku bastırdı, gözlerim ağırlaştı, uyumuşum.”

Roman Zehra’nın intihar haberleriyle başlıyor, sonra hamile olduğu ortaya çıkıyor. Sonra da avukat Aykut Dere devreye giriyor. Örnek(!) cemaatin bütün mahareti ortalığa saçılıyor. Belki bu romanın bir de filmi yapılır:


18 Aralık 2023 Pazartesi

HOMUR 25 YAŞINDA

 


ÇEYREK ASIRA ULAŞTIK

BUNU SAĞLAYAN TÜM DOSTLARA SELAM OLSUN

NİCE 25 YILLARA


30 Kasım 2023 Perşembe

TTB yönetimi görevden alındı





TTB Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınmasını kınıyoruz

 

25 Kasım 2023 Cumartesi

Marko Paşa'nın 77. Yılı

 






Atilla Atala

Halktan ve emekten yana haftalık bir siyasi mizah gazetesi olan Markopaşa, bundan 77 yıl önce 25 Kasım 1946 tarihinde Türkiye cumhuriyet tarihinin en muhalif, en etkili ve çok tirajlı bir yayın organı olarak basın tarihimizdeki yerini aldı. Yüksek tirajına rağmen, Markopaşa mizah gazetesinin ve devamı gazetelerin çıkan sayılarının tamamı elimizde değil. Ancak bulabildiğimiz sayılarından ve ağır baskılara maruz kalmalarına rağmen gazeteyi ölümü bile göze alarak çıkaran mizah ustalarımız Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Mustafa (Mim) Uykusuz’un yakınlarından alınan bilgilerin ışığında, Markopaşa mizah gazetesinin tarihine zor ve eksik de olsa ulaşabiliyoruz.



Cem Kenan Öngü'yü Anıyoruz

 

Semih Poroy

YİTRİŞİMİZİN 20.YILINDA KARİKATÜRİST ARKADAŞIMIZ

CEM KENAN ÖNGÜ'YÜ SEVGİ VE ÖZLEMLE ANIYORUZ

17 Kasım 2023 Cuma

Metin Uca hayatını kaybetti


 Gazeteci, yazar, mizahçı, Tv programcısı  Metin Uca geçirdiği trafik kazasına bağlı komplikasyonlar sonucu hayatını kaybetti. Tek kişilik gösterilerinde muhalif duruşunu sergiledi.

Kitapları:

Her tuzluğum var diyene hıyarla yetişemedim.

Yes yerine orrayt demek caiz midir hocam?

Tüh




4 Kasım 2023 Cumartesi

Orhan Taylan'ı yitirdik

1 Mayıs 1976’da çizdiği ve 1 Mayıs’ların simgesi haline gelen afişiyle hafızalarda yer eden ressam Orhan Taylan yaşamını yitirdi. Taylan, figüratif üslubuyla Türk resim sanatında önemli bir yere sahipti.

Orhan Taylan’ın yakın dostu şair, yazar Ataol Behramoğlu, X hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:

* Sanatçı, düşünür, bir Mayıs’ın simgesi emekçi ellerin taşıdığı dünyanın yaratıcısı, devrimci, cezaevi yoldaşım, kardeşim, canım arkadaşım Orhan Taylan’ın ölüm haberi yüreğime ateş gibi düştü.

Kaynak:https://www.ekonomim.com/

17 Ekim 2023 Salı

Kapanmayan Yara:Filistin

2010 yılında HOMUR'un katkılarıyla düzenlenen NACİ EL ALİ karikatür yarışmasında büyük ödülü alan Filistinli çizer OMAYYA JOHA'nın karikatürü. 





26 Eylül 2023 Salı

HIFZI AĞABEY’İ KAYBETTİK


Türk basınının 100 yıllık çınarı Hıfzı Topuz’u kaybettik.

25 Ocak 1923’te doğan gazeteci-yazar Hıfzı Topuz 100 yaşında hayatını kaybetti. TGC'nin önceki Onur Kurulu Başkanlarından olan Topuz, aynı zamanda TGC Basın Özgürlüğü Ödülü sahibiydi.

Mizah ve Karikatür araştırmaları da bulunan Topuz, 51 kitap yazdı.

1998 yılında TGC Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü'nü, 2003 yılında TGC Basın Özgürlüğü Ödülü'nü, 2020 yılında Nazım Hikmet Dostluk Ödülü'nü aldı. 

BAŞLICA KİTAPLARI

Kara Afrika (1970), Türk Basın Tarihi (1973), Caricature et Societe (Paris, 1974), Uluslararası iletişim (1985), İletişimde Karikatür ve Toplum (1985), Lumumba (1987), Status, Rights and Responsibilities of Journalists (Prag, 1989), Basında Tekelleşmeler (1989), Yarının Radyo- TV Düzeni (1990), Siyasal Reklamcılık (1991), Parisli Yıllar (1994), Hoşgörü (1995), Dünya Karikatürü (1996), Meyyale (1998), Kültür Politikaları (1998). Gazi ve Fikriye, Başın Öne Eğilmesin, Vatanı Sattık Bir Pula, Devrim Yılları, Bana Atatürk'ü Anlattılar.

HOMUR  ekibinin ziyareti: Haydar Özay- Atay Sözer-Canol Kocagöz

HOMUR Onur Plaketi verilirken
Atay Sözer-Hıfzı Topuz


HOMUR'UN  ONUR ÖDÜLÜNÜ ALDIKTAN SONRA YOLLADIĞI YAZI

Sevgili Karikatür dostları;

Bugün aranızda bulunamadığım için üzgünüm.

Toplantıyı düzenleyen 40 yıllık dostum Canol’u ve Homur’daki sanatçı arkadaşlarımı içtenlikle kutlarım.

Türk karikatüründe Turhan Selçuk, Ferruh Doğan, Mim Uykusuz ve Ali Ulvi’nin açtığı bir çığırı özveriyle sürdürüyorsunuz.

Çizgide mizahın başarılı ve öncü sanatçılarısınız çizgileriniz her zaman kamu hizmetinde oldu. Bin bir güçle göze aldınız bu savaşınızı ve sürdürüyorsunuz, yola devam ediniz hepinizi kucaklarım.

Charlie Hebdo katliamında kaybettiğimiz usta çizer Wolinski karikatür konusunda şunları söylüyor.

Karikatürcü hem gülmece yapmasını bilecek hem de vurucu, etkileyici olacaktır.

İnsanları biraz düşünmeye zorluyor,  budalalıktan kurtarma savaşı veriyoruz. Topluma etkimiz en azından insanları düşüncesiz, kafasız olmaktan kurtarmaya zorlamakla olur.

Siyasal karikatürün bunalım ve gerginlik dönemlerinde özel bir önemi vardır. Örneğin 1968 Mayıs’ında desenlerimiz çok önemli rol oynamıştır.

 

                                                                                                           HIFZI TOPUZ


Semih Poroy




12 Eylül 2023 Salı

Atilla Atala'ya Tez Şifalar

Canol Kocagöz-Atilla Atala

 Homur'un değerli çizeri arkadaşımız Atilla Atala izmir'de başarılı bir ameliyat geçirdi. 

Değerli dostumuz arkadaşımıza tez şifalar ve sağlıklı günler dileriz. 

                                                   Homur mizah ve Karikatür Grubu 

28 Ağustos 2023 Pazartesi

Naci El Ali'yi anıyoruz

 

Atilla Atala

Katledilişinin 36.yılında

NACİ EL – ALİ yi

Saygıyla Anıyoruz

HOMUR Mizah Grubu’nun katillerinin izinde sürdürdüğü mücadelesi sürüyor.

29 Ağustos 1987 tarihinde Londra’da çalışmakta olduğu gazeteye giderken çizgilerinden rahatsız oldukları meslektaşımız Naci El Ali’yi tetikçileri İsrail Gizli Servisi Mossad a katlettirdikleri Ortadoğu’yu kana bulayan Emperyalistleri bir kere daha bu vesile ile kınıyor, Naci El Ali’nin çizgilerinin ışığında mücadelemizi sürdürüyor bu vesile ile Filistin Halkıyla Dayanışmamızı yineliyoruz.

HOMUR

Mizah ve Karikatür Grubu

20 Temmuz 2023 Perşembe

Şenol Yorozlu Hayatını Kaybetti

 

Türkiye çağdaş resminin usta isimlerinden ressam Şenol Yorozlu, 73 yaşında vefat etti. Yorozlu, 10 yıl aranın ardından ‘Our Boys Did It’ (Bizim Çocuklar Yaptı) adlı son sergisini ocak ayında İstanbul Brieflyart’ta açmıştı.

ŞENOL YOROZLU KİMDİR?

1973-1978 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü Prof. Dr. Neşet Günal Atölyesi'nden mezun oldu. 1968 - 1974 döneminde Akbaba dergisinde, Pardon, Ustura ve Gırgır mizah dergilerinde karikatür çizdi. 1978'de ilk kişisel sergisini açtı. Bugüne kadar yurt içi ve yurt dışında pek çok kişisel sergi açan Şenol Yorozlu, fuarlar ve bianellere de katılmıştır. Bir süre İsveç'te yaşadı. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul'da sürdürmekteydi. Şenol Yorozlu Musa Anter'in kızı Rahşan Anter ile evliydi.

KAYNAK: Cumhuriyet

19 Temmuz 2023 Çarşamba

14 Temmuz 2023 Cuma

Hollywood Grevde


 Amerikan Senaristler Birliği'nin (WGA) başlattığı grev sürerken, Disney aralarında "Avatar", "Star Wars" ve "Avengers"ın devam filmlerinin de bulunduğu birçok yapımın vizyon tarihini erteledi.

WGA'nın 11 bin 500 üyesinin stüdyo şirketleri ile yapılan ücret görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından gittiği grev 7'nci haftasına giderken, Disney tarafından bir duyuru geldi.

Yapım şirketi, önemli yapımların vizyon tarihleri takviminde ciddi değişikliklere gitti. Buna göre, daha önce vizyon tarihi 19 Aralık 2025 olarak açıklanan Star Wars'ın yeni filminin tarihi 22 Mayıs 2026'ya ertelendi. Aralık 2024'te vizyona girmesi planlanan Avatar 3 Aralık 2025'te, Avengers'ın yeni filmi ise Şubat 2025 yerine Ocak 2026'da yayımlanacak. Kaptan Amerika ve Moana gibi yapımların vizyon tarihlerinde de değişiklikler yapıldı.

Hollywood'da senaristlerin grevi devam ediyor

WGA tarafından 2 Mayıs'ta başlayan grevin, film gösterimlerinde gecikmeye yol açabileceği belirtilmişti.

Senaristler en son 2007'de greve gitmiş ve çalışanların 100 günlük iş bırakmaları yaklaşık 2 milyar dolar zarara yol açmıştı.

Yıllık dizi ve film üretiminde hızlı artışın yaşandığı son yıllarda senaristler, daha zor şartlar altında çalıştıklarını ve bunun karşılığında daha az ücret aldıklarını aktarmıştı.

ABD'de Sinema Oyuncuları Sendikası-Amerikan Televizyon Radyo Sanatçıları Federasyonu (Screen Actors Guild/SAG-AFTRA), son dakika anlaşması için geceyarısı uzatılan stüdyolarla toplu sözleşme görüşmelerinden sonuç çıkmadığını duyurdu. Sendika müzakerecilerinin oybirliğiyle grev tavsiyesinde bulunmasıyla Hollywood'un kepenk kapatmasına yol açacak grev için karar oylamasının yolu açıldı.

Aktörlerin taleplerinin başında "daha iyi ücret ve yapay zekanın televizyon ve filmlerde kullanılmasına karşı koruma, iş garantisi ve maaş güvencesi" geliyor.

Grev halinde bu yıl televizyona dönmesi planlanan popüler diziler uzun gecikmelerle karşı karşıya kalacak. Stüdyoların gişe rekorları kırmasını umduğu filmlerin çekilmesi ertelenecek.

KAYNAK:haber.sol.org.tr

6 Temmuz 2023 Perşembe

Ustaları Anıyoruz


 
AZİZ NESİN  20 ARALIK 1915- 6 TEMMUZ 1995
RIFAT ILGAZ 8 MAYIS 1911- 7 TEMMUZ 1993


2 Temmuz 2023 Pazar

KATLİAMIN 30. YILI

 


Sivas Madımak katliamının üzerinden tam 30 yıl geçti, yangın hala devam ediyor, tüm yitiklerimizi saygı ve özlemle anıyoruz.

Karikatürist Asaf Koçak da yitikler içindeydi
Devrim Demiral'ın çizgisiyle


MADIMAK'IN 30.YILI



26 Haziran 2023 Pazartesi

Merdan Yanardağ Tutuklandı

 


TELE-1 Genel Yayın Müdürü Merdan Yanardağ, benzerini çok gördüğümüz düzmece kumpas videoları sonucu gözaltına alınmış sonra da tutuklama gelmiştir; en acı yanı da muhalif görünen kesimden isimlerin bile seçimden sonra gerçek yüzlerini gösterip bu duruma destek vermesi olmuştur.

Bu tutuklama ve seçilmiş Milletvekili Can Atalay’ın hâlâ tahliye edilmemesi gibi olaylar ilerideki yolun daha da kararacağının işaretini vermektedir.

Şimdi dayanışma zamanıdır diyor ve haksız şekilde özgürlükleri kısıtlananların yanında olduğumuzu bildiririz.

                                                                                      HOMUR Mizah ve Karikatür Grubu

 


13 Mart 2023 Pazartesi

HOMURCUK 41-METAL KARINCA 30

 



HOMUCUK 41 VE METAL KARINCA 30. SAYILARI ÇIKTI


HOMURCUK 41



METAL KARINCA 30



6 Şubat 2023 Pazartesi

Gene Deprem Gene Acı

 

1999 MARMARA DEPREMİNDEN SONRA ÇIKARTTIĞIMIZ SAYI HALİS DOKGÖZ'ÜN OLAYIN DEHŞETİNİ VURGULAYAN KARİKATÜRÜYLE ÇIKMIŞTI, YILLAR SONRA AYNI FACİAYI YAŞIYORUZ

O ZAMAN UNUTMA UNUTTURMA DEMİŞTİK GENE DİYORUZ


HOMUR DEPREM KARİKATÜRLERİ ALBÜMÜ


İstanbul Tabip Odası ile Homur mizah yazar çizer grubu olarak kartpostal gelirini depremden etkilenen sağlık emekçileri ile dayanışma amacıyla kullanılacak bir kartpostal kitap hazırlayarak dayanışmaya katılarak biraz olsun yaralarını sarmaya çalıştık. Bugün de Homur mizah grubu olarak tüm halkımızı deprem mağdurları ile dayanışmaya çalışırız.


Soloup

Dostlar hem gece, hem gündüz gelir

Barış

Fotoğraf: Adem Altan


Hossein Kazem

28 Ocak 2023 Cumartesi

Mehmet Karaca'yı Kaybettik

 

1980 öncesi Sendikal mücadelenin efsane sendikası Disk Maden iş Sendikasının son genel başkanı Mehmet Karaca bugün aramızdan ayrıldı.


Mehmet Karaca HOMUR'un 17.yılında konuşurken



Birleşik Metal-İş, Karaca'nın ölümü sonrasında yaptığı açıklamada, "Konfederasyonumuz DİSK’in eski Genel Sekreteri ve Maden-İş’in Kemal Türkler’den sonraki Genel Başkanı Mehmet Karaca'yı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. 29 Ocak 2023 Pazar günü 10:00'da DİSK Genel Merkezi önünde yapılacak törenin ardından, cenazesini Bolu Göynük'e uğurlayacağız" ifadesini kullandı.

DİSK'in sosyal medya hesabında yapılan paylaşımda da, "DİSK eski Genel Sekreteri Mehmet Karaca'yı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Mehmet Karaca'yı 29 Ocak 2023 Pazar günü saat 10.00'da DİSK Genel Merkezi önünde düzenlenecek bir törenle sonsuzluğa uğurlayacağız" denildi.




19 Aralık 2022 Pazartesi

AYDIN ILGAZ'I KAYBETTİK


Türk edebiyatının önemli isimlerinden Rıfat Ilgaz’ın oğlu yayıncı Aydın Ilgaz (82) bugün İstanbul’da hayatını kaybetti. Ilgaz, yarın öğle vaktinde Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecek.

Türk edebiyatının önemli isimlerinden Rıfat Ilgaz’ın oğlu, Çınar Yayınları’nın kurucusu Aydın Ilgaz (82) bugün sabah saatlerinde İstanbul’da evinde kalp krizi geçirdi.  Ilgaz, hastanede yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.

Ilgaz, yarın öğle vaktinde Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecek.

CHP Genel Başkan Başdanışmanı, İzmir Milletvekili Tuncay Özkan da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Ilgaz ailesine ve edebiyat dünyasına başsağlığı diledi. Özkan'ın paylaşımı şöyle:

"Hababam Sınıfı’nın yazarı Rıfat Ilgaz’ın oğlu, Çınar Yayınları’nın sahibi Aydın Ilgaz'ı kaybettik. Üzüntü içindeyim. Ilgaz ailesinin ve edebiyat dünyasının başı sağolsun."

AYDIN ILGAZ KİMDİR? 

Aydın Ilgaz, 2 Mart 1940 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Rıfat Ilgaz'la birlikte kurdukları Çınar Yayınları'nı devam ettirmekteydi. 2004 yılında Rıfat Ilgaz'ın 'Hababam Sınıfı' ve 'Sınıf' kitaplarıyla ilgili anılarını 'Sınıf'ın Efsanesi' başlıklı kitabında toplamıştı.  

KAYNAK:ANKA


 

HOMUR 24 YAŞINDA



 

25 Kasım 2022 Cuma

MARKOPAŞA 57 YAŞINDA

 


YAZAN:CANOL KOCAGÖZ

Türkiye Cumhuriyet Tarihi'nin en muhalif ,en yığınsal ve en etkili siyasi mizah gazetesi Markopaşa, elli yedi yıl önce 25 Kasım 1946 tarihinde Sabahattin Ali, Aziz Nesin,Rıfat Ilgaz ve Mustafa (Mim) Uykusuz tarafından "Halk için haftalık Siyasi Mizah Gazetesi" kimliği ile yayınlandı. İlk sayısı 6 bin basılan Markopaşa'nın fiyatı 10 kuruştu. İlk sayısında abone bedellerinin üç aylık 120 kuruş, altı aylık 240 kuruş, bir yıllık 450 kuruş olarak belirlenmişti. Sahibi ve yazı işlerini fiilen idare edenin Sabahattin Ali olduğu, yönetim yerinin de Ankara Caddesi Vilayet karşısında İzzettin Han No: 23 Cağaloğlu/İstanbul adresi olduğu yazılmaktaydı. Boyutları da 26x41 cm di. Markopaşa 4 sayfa olarak siyah beyaz olarak çıkarılmıştı.

Muhalefet sözcüsü Markopaşa ile kapatıldıktan sonra Merhumpaşa, Malumpaşa, Alibaba, Hür Markopaşa, Yedi-Sekiz Paşa, Medet gibi devamı yayınların hayatı 25 Kasım 1946 tarihinde başlayıp 23.04.1950 tarihine kadar 77 sayı sürebildi. CHP'nin baskıcı yönetimine karşı tek başına halk muhalefeti görevini başarıyla yürüten Markopaşa 63 binleri geçen tirajı ile girmediği köy odası ve köy kahvesi kalmamış , muhalefeti yığınsallaştırarak yönetimi zor durumda bırakmıştı. Döneminde iktidarın ipliğini pazara çıkaran tek yayın organı olarak basın ve mizah tarihimizde yerini almıştı. Markopaşa ilk yayınlanış tarihi olan 25 Kasım 1946 tarihinden 23 Nisan 1950 tarihine kadarki 176 hafta içerisinde ancak 77 sayı yayınlanabilmiştir. Markopaşa çıkamadığı 99 haftada içinde çeşitli baskı, şiddet ve cezaya maruz kaldı.


Kurucusu öldürüldü En başta kurucusu, ilk sahibi ve yazı işleri müdürünü derin devlete kurban verdi. Cumhuriyet döneminin yargısız infaza kurban verdiği ilk mizahçısı olan Sabahattin Ali'nin cesedi Bulgaristan sınırına yakın Kırklareli'nin şimdiki adı Çukurpınar olan Sazara köyü dolaylarında 16 Haziran 1948 tarihinde bulundu.Cesede yapılan otopsiden Sabahattin Ali'nin 2 Nisan 1948'de öldüğü anlaşıldı. İnfaz dosyasında karanlık noktalar bulunduğu, ölümünün esrarengizliğini hâlâ koruduğu devlet dahil taraf olan herkes bilmektedir ve çözüm bekleyen bir çok soru hâlâ cevap beklemektedir. Sabahattin Ali'nin yargısız infaz dosyası açılmadan, karanlık perdeler ortadan kaldırılmadan derin devletin bir çok infazı gündeme geleceği ve demokrasinin önünü tıkayan en büyük engellerden biri olmaya devam edeceği ortadadır. Başta karikatürcü ve mizahçılarımız olmak üzere tüm aydınlarımızın Sabahattin Ali dosyasını açmak , üzerindeki gizi kaldırmak başlıca görevleri olmalıdır. Bu tavır Cumhuriyet'in 80. yılında insanların kaybolduğu, yargısız infaza uğradığı günümüzde daha fazla önem kazanmaktadır. Markopaşa Siyasi Mizah Gazetesi'nin o günkü durumuna dönersek, gazete aleyhine 16 dava açıldığını yazar ve çizerlerine 8 yıl 2,5 ay hapis cezası verildiği yazarları sürgüne gönderildiği, onun üstünde dava açıldığı, gazetenin ilk yirmi iki sayısının hemen, hemen tümüne toplatılma kararı alındığı, devlet tarafından organize edilen İstanbul, İzmir, Ankara' dahil olmak üzere bazı illerde toplu mitingler ve gazete yakma eylemleri düzenletilerek hem Markopaşa'yı çıkaranlara, hem de okuyanlara baskı ve korku vermeye çalışıldığı görülmektedir. Bu şekilde halkın gözünden düşürerek satışı düşürülmeye çalışılmıştır. Her türlü baskıya rağmen halk, Markopaşa'ya sahip çıkarak derginin tirajını yükseltmiştir. Devlet baskılarla engelleyemediği gazetenin tirajını, matbaalar, dağıtım ve bayiler üzerinde sürdürerek ulaşmaya çalışmıştır. Gazetenin satılması engellenmiş hatta devlet yasaları o kadar çiğnemiştir ki gazete satışını yapan küçük yaştaki çocukları bile fişleyerek sabıkalılar sınıfına sokmuştur. Bu kadar baskı ve zulme karşı halkın çıkarlarını koruyan Markopaşa Siyasi Mizah Gazetesi her sayı tirajını artırarak sürdürmüş ve tavizsiz yayınına devam etmiştir. Markopaşa için 63 bine ulaşan tirajı ile; 1949 yılının okur-yazar sayısını genel nüfusa oranlarsak Türkiye Cumhuriyet'i nin 80 yıllık tarihinde Siyasi Mizah dergilerinin tirajını en üst seviyeye çıkaran dergidir diyebiliriz.


İşçilerin bağrından Tanklarına ,toplarına,satılık kalemleri ve parasal gücüne rağmen iktidarı Markopaşa Siyasi Mizah Gazetesi'nden korkutan neydi diye soracak olursak, Markopaşa' nın çıkarken birinci sayısında kimliğinde özetlediği gibi "Halk için haftalık Siyasi Mizah Gazetesi" olması ve olaylara sınıf gözüyle bakarak, egemen güçlerin ipliğini pazara çıkarmasıydı diyebiliriz. Derginin işçi sınıfının bağrından çıkması, kuruluş fikrinin işçi önderlerinden gelmesi,çıkışında işçi sınıfının mücadele arkadaşları olan yazar ve çizerlerin yer alması, işçi sınıfının mücadelesine kendini adayan yazı kurulu kadrosunun Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Mustafa (Mim) Uykusuz ve bazı çalışanlarının TKP (Türkiye Komünist Partisi)den ayrılarak legal alanda faaliyet gösteren Esad Adil Müstecaplıoğlu'nun başkanlığını üstlendiği 14 Mayıs 1946 yılında kurulan TSP'nin (Türkiye Sosyalist Partisi) kısa sürede olsa üyesi, bazılarının da TKP nin legaldeki kolu Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi'nin (TSEKP) sempatizanı olmaları, Markopaşa' nın ideolojik gücü olmuştur. Markopaşa içindeki düşünce unsurlarının olaylara bakış açıları dergiye mücadele perspektifi vermiştir. Bu da Markopaşa'nın en büyük avantajıdır. Ayrıca dünyadaki siyasi mizahla ortak dili kullanması ve savaş aleyhtarı tutumunun mizahına yansıması da halkın içinde kök salmasının sebeplerinden birkaçıdır. Markopaşa'nın kuruluş çalışması TSP lokalinde bulunan işçilerin Aziz Nesin ile Rıfat Ilgaz'a yaptıkları öneri ile başlamış, toplumun en fazla sömürülen, ezilen unsurlarıyla beraber oluşturulan gazete toplumun nabzını tutabilmiş ve başarılı olmuştur. TSP'li işçi önderleri ile yazı kurulunun dostluk ve arkadaşlıkları devam ettiği için Markopaşa'nın sürekli beslenme kaynağı emekçilerin sorun ve mücadeleleridir. Hatta gazetenin ilk sayılarında TSP nin görüşlerinin açık ,açık savunulduğu ve okuyucuya aktarıldığı sayfalardır. Daha sonra Markopaşa bağımsız bir tavırda yayınına devam etmiştir.


Marko Paşa'dan gayrı Mizah dünyamızın efsane yayın organı Markopaşa'nın 57. doğum gününde daha çok şey söylenebilir ve söylenecektir. Ama biz yazımızı gelecek kuşaklara ve tüm mizahçıların kulağına küpe olacak ilk sayısında yayınlanan amacı ve mizah anlayışı ile noktalayarak bitirelim. "Bir mevsimi baharına geldik ki alemin , bülbül dertli, havuz dertli,gülistan dertli. Kimden derman dilesek,o bizden daha dertli çıkıyor.Bununla beraber derdini söylemeyen derman bulamazmış. Dertler de öyle başımızdan aşkın ki "MARKO PAŞA" dan gayrı dinleyecek kimsemiz kalmadı. Haftalık siyasi mizah gazetesi olarak sunduğumuz "MARKO PAŞA" da okuyucularımız alışılmış olandan ayrı bir mizah bulacaklardır. Maksadımız sadece gülmek için gülmek değildir. Gülerek düşünmek ve faydalı olmaktır.MARKOPAŞA bu dileğini en mükemmel şekilde yaptığına kani değildir. Fakat her hafta daha güzel ve mükemmel olmaya gayret edecektir." İyi ki doğdun Markopaşa Siyasi Mizah Dergisi. Sadece gülmek için mizah yapmaya karşı, halktan ve emekten yana mizah yapma düşüncen yaşayacak ve yaşatılacaktır.

KAYNAK: EVRENSEL